Sözler Ansiklopedisi

Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları

Nihal Atsız Sözleri

Sayfamızda; Hüseyin Nihal Atsız Sözleri, Alıntıları, Kısa Nihal Atsız Sözleri, En Güzel Nihal Atsız Sözleri, Edebi Sözler, Yazar ve Şair Sözleri ve Güzel Sözler yer almaktadır.

Nihal Atsız Sözleri

Şerefliler taviz vermezler. Şerefin tavizi yoktur.

İnsan meziyet sahibi olmaya mecburdur.

İstek ve inanç, her güçlüğü devirir.

Davanın adamı olmak gerekir.

Dil, bir milletin en değerli malıdır.

Biz bin yıl sonrasına hitap ediyoruz.

Büyümek istemeyen bir millet küçülmeye mahkumdur.

Bir millet bağımsızlığını, hürriyetini ve sınırlarını kaybedebilir, hatta yıllar boyunca başka bir milletin esareti altında yaşamak zorunda kalabilir ama bütün bu unsurlar o milletin yok olmasına etken olamaz. Ancak kendi dilini kaybetmiş bir millet yok olmaya mahkumdur.

Büyük adam hususi hayatında da yüksek ve temiz olan adamdır. Birtakım meziyetleri bulunan bir rezil hiçbir zaman büyük değildir.

Bir millet, büyümek ve iş yapabilmek için kendisinin büyük bir millet olduğu inancını duymalıdır.

Ahlakın meydana gelmesinde en önemli sebep soydur. Bir toplumun ahlakı, soyunun karışması ile değişebilir.

Dil; bir milletin sembolüdür. O milleti bir arada tutan ve yok olmasını engelleyen biricik faktördür.

Ahlak, millet yapısının temelidir. O olmadan hiçbir şey olmaz.

Barış, savaşın başka metotlarla devamı ve silahlı savaşa hazırlığın ayrı bir şeklidir.

Ben, yabancı kaynaklı hiçbir fikri benimsemeğe tenezzül etmeyecek kadar millî şuur ve gurura malik bir Türk‘üm. Siyasi, içtimai mezhebim Türkçülük‘dür.

Bir gün ülkede milliyetçi geçinen politikacılar, yöneticiler, sanatçılar, aydınlar hiç bir çıkar kaygısına düşmeden, yiğitçe, korkusuzca Türkçü söylemlerde, Türkçü tavırlarla milletin karşısına çıkarlarsa o gün Türkçülük büyük bir utkuya yaklaşır.

Bir millete, geçmişini unutturmak, onu yok etmenin ilk şartıdır.

Bir millet için, büyümekten korkmak kadar ölümcül düşünce olamaz.

Bir milletin yürütücü kuvvetine “ülkü” denir.

Bir topluluktan müşterek ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz.

Biz Türküz. Tarihimize ve en yakın mazimize dayanarak Türküz der ve bundan haklı bir iftihar duyarız.

Bize bir gençlik lazımdır. Temelinde cehalet, duvarlarında riya, tavanlarında dalkavukluk bulunmasın.

Bize lazım olan gençlik bir fırka veya zümre gençliği değildir. Biz fırka ve şahsiyetlerin ebediliğine kani değiliz. Her şeyden üstün, her şeyden önce bir Türkiye vardır. Biz Türk Gençliği istiyoruz!

Dinin bir ruh ihtiyacı olduğunu bilim kabul etmiştir.

Bize yalnız dans etmesini, iyi giyinmesini, kur yapmasını ve aşık olmasını bilen gencin lüzumu yoktur. Bize bugün mesleğinde usanmadan çalışacak, yarın hudutta göz kırpmadan ölebilecek genç lazımdır.

Dün tembelliğinden bahsolunan bu millet, kendine göre en ağır vergileri ödeyen millettir.

Dünyadaki bütün milletler, yabancı devlet hakimiyetinde kalan soydaşlarını kendileriyle birleştirmek için silahlı ve silahsız savaşlar yaparlar. Bunun adı emperyalizm değildir, irredantelizmdir ki makbul bir davranıştır.

Dünyaya yayılmaya çalışmak, dünyadan silinmek korkusunun tepkisidir.

Emperyalizm bir milletin başka milletleri hükmü altına alması demektir.

En büyük kahramanlığı yapsanız bile en küçük karşılığını beklemeyiniz.

Eskiden Türkler arasında bir ayrılık konusunda Sünnilik-Şiilik meselesi de artık bahis konusu sayılmaz. Bunların hepsi Müslüman Türk‘dür ve Müslümanlığı anlayıştaki içtihat farkları, artık Türkler arasında ikilik doğuramaz.

Eski topraklarımızı kurtarmak isteğimiz emperyalizm ise emperyalistiz. Türkistan’ı, İdil-Ural’ı, Azerbaycan’ı, Kafkasyayı, Kırım’ı ve Türkler‘in yaşadığı başka yerleri istemek emperyalizm ise kutlu bir düşüncedir.

Fedakarlık insanları da milletleri de asilleştirir, kahramanlaştırır.

Gerçekten Türkçü olmak kolay değildir. Her önüne gelen Türkçü olamayacağı gibi, her Türkçüyüm diyen de Türkçü olamaz.

Gittikçe uyanan milli şuur karşısında gafiller ve hainler, Türk milletini daha çok aldatamayacaklardır. Kızıl elmanın yolunu kapatamayacaklardır.

Hakkımızı, atalar mirasını istiyoruz. Alacağız da…

Haritalarda ırkımızın yaşadığı yerlere baktık, milletimize fenalık edenleri tarihte okuduk ve milli kini ateşten damgalar gibi kalbimize yazdık.

Hayvan nevileri arasında bir kör sıçan vardır ki günde kendi ağırlığının iki üç misli yemek yemezse ölür. Yunanistan, galiba o kör sıçanın neslinden gelmektedir.

Hem duyguya hem de düşünceye dayanan milli şuur, bir milletin manevi kuvvetlerinden en önemlisidir.

Herkes barıştan söz ettiği halde herkes savaşıyor. Çünkü herkes kendi yarınını, öbür gününü, daha uzak geleceğini emniyete almak istiyor. Çünkü kimse kimseye güvenmiyor. Çünkü herkes birbirinden korkuyor.

Türkçülerin ilk işi, görevlerini arınmış gönül ve inanmış yürek ile yapmaktır.

Türkçüler! Sıkı saflar halinde birleşerek ve başka her düşünceyi geride bırakarak, ateş yağmuru altında döküle döküle, fakat bir an durmadan Moskof’a karşı Köprüköy saldırısını yapan Türk alayı gibi ülküye doğru ilerleyiniz. Bu ilerleme sırasında düşenlere bakmak için bile bir an kaybetmeyiniz. Onları mukadderata, tarihin şeref yaprağına ve Tanrı’ya bırakarak yürümekte devam ediniz ve en büyük kahramanlığı yapsanız bile en küçük karşılığını beklemeyiniz.

Türkçülük, bir fikir olduğu kadar da inançtır. İnanç olduğu için de tartışmasız, tenkitsiz kabul olunur. Onun tartışılacak ve tenkit olunacak tarafı temeli, esası değil, ayrıntılarıdır.

Türkçülük bir ülkü, siyaset ise iktidara geçme taktiğidir. Bu sebeple bir ana inanç ve ana düşünce olan ülkü asla değişmediği halde siyaset yani taktik her zaman değişir.

Türkçülük bugün siyasi değildir. Fakat bir gün siyasi bir kuruluş durumuna gelirse bütün Türkleri kurtarıp birleştirecek bir program ile ortaya çıkacaktır. O zaman, şüphesiz çağı, durumu ve ortamı kollamakla beraber bunlara bağlanıp kalmayacak, bu kaygıların üstüne çıkacaktır.

Milli şuur, bir milletin kendini duyması ve bilmesidir.

İki millet arasındaki gerginlik ikisi arasında kalmıyorsa bunun sebebi, o ikisi arasındaki savaş sonunda doğacak durumun şu veya bu milletleri de başka açılardan ilgilendirecek nitelik taşımasıdır.

Milli ülküler, yüzyıllar boyunca değişmeden yaşar

İktisadi doktrinler çabuk değişir, değişmeyen prensipler, milliyetçilik prensipleridir.

İlim ve hakikat, siyasetin oyuncağı olamaz.

İlk düşüneceğimiz şey: Türkiye’de Türk Kültürü’nü hakim kılmak, yabancı tesirleri silkip atmaktır.

İnsanları insan yapan, büyük bir düşüncenin ardından koşmalarıdır. İnsan, şeref için ve muhteşem saydığı bir gaye için ölmesini bilen yaratıktır.

Kendimize dönelim. Ahlak, edebiyat, musiki, giyim, zevk, yemek, eğlence, hukuk, aile, adet, anane ve her şeyde milli olalım.

Kızılelma, Türk milletinin manevi besinidir. Açlar yiyecek bulamadıkları zaman nasıl faydasız, zararlı, hatta zehirli nesneleri yerlerse; Türk milleti de “Kızılelma” kendisine yasak edildiği için Marksizm ve kozmopolitizm gibi zararlı ve zehirli fikirlere el uzatıyor.

Milleti yapan unsurlardan biri de din olduğuna göre, Türklerin dini üzerinde de durmaya mecburuz. Hiç şüphe yok ki, Türklerin dini Müslümanlıktır. Eski dinimiz olan Şamanlıktan da bazı unsurlar alarak bir Türk Müslümanlığı haline gelen bu din, on yüzyıldan beri bizim milli dinimiz olmuştur.

Kızılelma ülküsünün gerisinde savaşlar ve büyük sıkıntılar görüp de korkanlar bulunabilir. Kendi rahatı ve keyfi kaçmasın diye insanlık davası (!) güdenler, ülküyü inkar edenler her zaman, her yerde çıkabilir. Fakat bir milletin içinde büyük bir çoğunluk milli ülküye inandıktan sonra, geri kalanlar da ister istemez bu milli akıntıya uymaya mecburdurlar.

Milli şuurun uyuşuk veya uyanık olması, milletlerin yaşama kabiliyetleriyle orantılıdır.

Milletler, ölebildikleri kadar yaşama hakkına sahiptir.

Maddileşmiş bir insan vatan için ölür mü? Bencil bir insan muhtaçlara yardım eder mi? Milletine inanmayan bir adam yabancı ile iş birliği yapmaz mı? Erdemi gülünç bulan birisi çalıp çırpmaz mı?

Milattan önceki yüzyıllarda Hunlar, çocuklarını, topluma faydalı olabilecek bir terbiye ile yetiştirirlerdi. Topluma faydası dokunmayacak kadar yaşlanmış olanlar ise intihar ederlerdi.

Milletimiz ne fedakarlıkta ne milletseverlikte ne yaratıcılıkta ve ne de müminlikte hiçbir milletten geri değil ve hatta ileridir.

Milletleri millet yapan, uğrunda ölecekleri yüksek ülkülere bağlanmış olmalarıdır.

Milletler fedakar fertlerin çokluğu nispetinde yükselir.

Millî şuur bir ışıktır. Yurdu aydınlatır ve gizli köşelere sinmiş olan bütün akrepleri açığa çıkararak, karanlıkta iş görenlere engel olur.

Milli ahlak; bizim için cephelerde kan döken, tarlalarda alın teri akıtan ve nihayet bütçemizi doldurmak için kesesini boşaltan halkımızın, malına ve canına göz dikmemektir. Onun için çalışmayı, kendimiz için çalışmaktan üstün tutmaktır.

Milli benliğe inanmak, Türk Milletinin mukaddes haklarına, faziletlerine, kabiliyetlerine, cevherine ve asaletlerine inanmak demektir.

Milli mukaddesatı olamayan millet, millet değil, hayvan sürüsüdür.

Milli şuur uyanık olunca başıbozuktan kurmay, vatan haininden profesör, hekimden dilci, cahilden müverrih, yabancıdan vekil, serseriden ülkücü çıkmaz.

Milli ülkülerde onun şiir yönü olan bir romantizm bulunmakla beraber ülkü; aslında gerçeklere dayanan, açık ve kesin amaçları olan bir duygular ve düşünceler sistemidir.

Milliyetçiliğin zamanı geçmez, dünyada milletler ve diller kaldıkça, milliyetçilik de kalacaktır.

Ne kadar milliyetçi olsak, yine geçmişe bağlıyız. Çünkü; kökü mazide olan atiyiz.

Ortak düşüncesi olmayan toplulukta, herkes, yalnız kendi çıkar ve zevkini düşünür. Böyle bir toplulukta fedakarlık, saygı, nezaket kalmaz. Bencillik, kabalık, rüşvet, iltimas ve namussuzluğun türküsü alır yürür.

BİZİ TAKİP EDİN!

Hemen Takip Et Sözleri Kaçırma!

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.

Facebook Sayfamızı Beğenin, En Güzel Sözleri Kaçırmayın!