Şu anda “Yazar ve Şair Sözleri ” Kategorisinde “Reşat Ekrem Koçu Sözleri” sayfasında bulunmaktasınız. Sizde sayfamızda Reşat Ekrem Koçu’ ya veya kendinize ait güzel sözler paylaşmak isterseniz aşağıda yer alan yorum bölümünden güzel sözlerinizi paylaşabilirsiniz.
Reşat Ekrem Koçu Sözleri ve İlginç Bilgiler!
Eskiden rakıya “aslan sütü” derlerdi ; herkes içki içemez, rakıyı yüreği sağlam insanlar içmelidir derlerdi.
Türkiye’de ilk defa Latin Harfleriyle Türkçe yazı yazan 3. Selim’in kız kardeşi Hatice Sultan’dır.
Sümbül çiçeğinin mor renklisinin katmerlisi , ilk defa olarak 17.asırda büyük Türk âlimi Kâtip Çelebi tarafından elde edilmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman’ın cenaze namazı üç defa kılınmıştır. İlki Sigetvar Kalesi önünde, ikincisi Belgrat’ta, üçüncüsü İstanbul’da..
Onun için eski büyük gedikli meyhanelerdeki rakı güğümlerinin üzerine pirinçten bir yürek şekli konulurdu.
Sumatra Adasındaki en büyük kilisenin çanı eski bir Türk topundan yapılmıştı ; üzerinde 2.Selim’in tuğrası vardır. 16’ncı yüzyılda Sumatra Müslümanlarına yardım için İstanbul’dan gönderilen Türk döküm ustaları tarafından orada dökülmüş üzerine de: “Bu ada Müslümanlarının Türkiye’ye tabiiyeti alameti olarak bu padişahın tuğrası konmuştur” yazılmıştır.
Fatih Sultan Mehmet cülus ettiği zaman bir kuyrukluyıldız görünmüştü ; papa o zaman yıldızı “Türk ve müslüman dostu zındık yıldız” olarak aforoz etmişti.Bu kuyrukluyıldızın , sonra , Halley kuyrukluyıldızı olduğu öğrenildi.
Yeniçerilerin Bektaşilik’le bağlılığı ocağın kaldırıldığı tarihe kadar devam etti. Bu bağ öylesine sıkıydı ki, Sultan II. Mahmud ocağı kaldıran kanlı şehir muharebesinin ertesi günü Türkiye’deki bütün Bektaşi tekkelerini de kapattı, İstanbul’daki babalardan, canlardan son ihtilale iştirak edenler idam olundu, bir kısmı da sürgüne gönderildi.
İstanbul’da, dolayısıyla Türkiye’de ve hatta dünyada yangına karşı ilk itfaiye teşkilatını büyük vezir kurdu. Bir yangın tulumbası icat eden Davud Gerçek Ağa adındaki Fransız mühtedisini himaye etti, 1720 yılında, efradı acemi oğlanlarından seçilerek Yeniçeri Asker Ocağı’na bağlı bir Yangın Tulumbacıları Ocağı kurdu, tulumba mucidi Davut Gerçek Ağa’yı da tulumbacılara ağa tayin etti.
Balkan Harbi’nde Bulgarlar Çatalca’ya kadar ilerlerken Halley kuyrukluyıldızı yine görünmüştü.O zaman kilise adamları “Türklerin uğurlu yıldızı göründü , Bulgarlar gene mağlup olacaklar !..” demişti ve hadiselerde böyle oldu .Çatalca Muhasebesini kazandık ve Edirne’yi Bulgarlardan geri aldık.
Tütün milletimize 17.yy başlarında 1.Ahmet zamanında İngiliz gemiciler tarafından getirilmiş.
Dünyanın en meraklı kahve falcısı , Darüşşafaka Lisesi resim muallimiyken ölen Mehmed Agâh Bey’di.Bu zat kendisi için baktığı yüzlerce falın , fincanlardan resimlerini yapmış ve falın söylediklerini de kenarlarına yazarak yüz sayfalık harikulâde enteresan bir kitap bırakmıştır.
Eski berberler aynı zamanda sünnetçi, dişçi ve hacamatçıydı; kellik, uyuz, sıraca, egzama gibi cilt hastalıklarına da ilaçlar, merhemler yapardı, çeşitli ihtisas sahibi mütetabbiptiler.
Yeni açılan bir yeniçeri kahvesine, yeniçeriler kendi aralarında, en makbul hediye olarak bir kanarya kuşu götürürlerdi. Kanarya kuşu, kahvehane için bir uğur, maskotu sayılırdı. Büyük bir yeniçeri kahvehanesinde en az 30-40 kanarya kafesi bulunurdu.
Sultan Mahmud yeni kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin ilk birlikleriyle Belgrad Ormanı’nda amansız bir tenkil hareketine girişti. Ormandaki bu yeniçeri kırımı, Vaka-i Hayriye’dekinden çok daha müthiş olmuştur.
Lale çiçeği Avrupaya Türkiyeden gitmiştir. Bu bir beyaz lale idi ve adı da « Dülbent lale » idi. Fransızca lalenin ismi olan «tulipe » bu tülbent isminden bozmadır.
Yavuz Selim zamanında Celal isminde birisi isyan etmişti. Bundan sonra Anadolu’da Osmanoğulları’na karşı isyan edenlere ve türeyen eşkıyaya Celalî adı verilmek âdet olmuştu.
Eski devirlerin kahvehanelerinde “şirvan” denilen yatakhaneleri vardı, kahvehane müstahdemleri, çıraklar geceleri döşeklerini serip orada yatarlardı; kalender dervişler, diyar garipleri, evi çok uzak bir semtte olup da yaran sohbetine dalarak akşam ortalık kararıncaya kadar kalmış itibarlı müşteriler de orada misafir edilirdi, en azdan on kadar da misafir döşeği bulunurdu.
Kasımpaşa’daki zincirbent esirlerin miktarı 31.000’e baliğ olmuştu. Sanbola Zindanında 300 azap neferi beklerdi.
35 kaptan tersane gözlerinde ve 35 kaptan da Kasımpaşa şehrinin sokaklarında askeriyeyle beraber kolkola dolaşırdı.
Lale Devri’nin padişahı Sultan III. Ahmed’in Muşkaralı İbrahim Paşa sayesinde yaşadığı lüks hayat, şakır şakır altın sırmalar ve mücevherler içinde 25.000 kişiyle sürgün avlarına çıkan ve aşkla bağlı zevcesini gümüş bir araba içinde peşi sıra dolaştıran babası Sultan Mehmed’in Binbir Gece Masalları’nı hatırlatan hayatı yanında sönük kalır.