Sayfamız İçeriği; Sezai Karakoç Sözleri, Sezai Karakoç Özlü Sözler, Sezai Karakoç Sözleri Alıntı, Sezai Karakoç Sözleri İnstagram, Sezai Karakoç Sözleri Tumblr ve Sezai Karakoç Dava Sözleri yer almaktadır.
Türk Edebiyat dünyasının usta kalemlerinden biri olan Sezai Karakoç’un eserlerinden derlediğimiz En Güzel Sezai Karakoç Şiirleri ve Sözleri edebiyatseverler tarafından sıklıkla aratılıyor. Peki Anlamlı, Resimli, Kısa Sezai Karakoç Sözleri Nedir, Sezai Karakoç’un Şiiri Mona Roza Sözleri, Sezai Karakoç Alıntıları sizlerle. Sezai Karakoç 88 yaşında 16/11/2021 tarihinde vefat etmiştir. Sayfamızda yer alan en güzel Sezai Karakoç Sözleri ve Alıntıları sosyal medya hesaplarınızdan hemen paylaşın!
Sezai Karakoç Sözleri
Ve güldün; rengarenk yağmurlar yağdı.
Şiir ruh pencerelerini Allah’a açtıkça şiirdir.
Sakın kader deme! Kaderin üstünde bir kader vardır
Ne Cennet Ne Cehennem Ne Dünya, Araf’ım ben…
Tarih, Kur’andan gelen kevserle, âb-ı hayatla yıkanacak ve dirilecek.
Gelen diriliş erleri, çağın alnına “Devrim yok, Diriliş var” sloganını yazacaktır.
Kardeşiz demek yetmez. Hâbil misin yoksa Kâbil mi? Onu netleştirmek lazım!
Adalet mülkün temelidir” su götürmez…gerçek. Lâkin adaletin temeli nedir?
Müslüman, İslam’ı öyle sağ ve diri, canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin.
Türk Edebiyatında, Akif kadar, hayatı şiire ve şiiri hayata sokmuş şair yoktur.
Erdemlikle en yüce olmalısın ki, peşin hükümle seni aşağı görmeye gelen kendi aşağılığını görsün.
Bayramda mezarlıklar da ziyaret edilir. Sevincin en şiddet kazandığı anda ölüm ihmal edilmez.
Uyan ki, başka uyanacak vakit yoktur. Ya da o vakit geldiğinde, sen, çok geç kalmış olacaksın.
Her çağda, şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun inananlar için bir Nuh’un gemisi vardır.
Benim gözlerim yeşildir, evet evet, onun gözleri kara; ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.
Kelimeci, lafızcı olmayacaksın. Kelime ve lafzın hakkını da vererek özcü ve ruhcu olacaksın.
Bir şey, sınırını aştı mı zıddına dönüşür. Sevinç acıya, sevgi nefrete, haz ıstıraba ve nimet külfete…
Mona Roza’ya yazdığı veda mektubunu şöyle bitiriyor: “Beni çıkardığında anlamın bozulmuyorsa, bundan böyle ayrı yazılalım.”
Gecelerin de bir imamı vardır. Gecelerin imamı, en büyük imam Kur’an-ı Kerim’i kalbinde taşıyan Kadir Gecesi’dir.
Ölüm bir son değil bir başlangıçtır. Nitekim ölülerin arkasından okuduğumuz Fatiha da Kur’an- ı Kerim’in başlangıç suresidir.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak, Meyvalar sabırla olgunlaşırmış. Bir gün gözlerimin ta içine bak: Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Anlamak masraflı iştir; Emek ister gayret ister samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır oysa. Biraz kötü niyet, biraz da cahillik kâfidir…
Sabah namazına kalkmak aşk işidir. … Hiçbir batıl din, her gün ama her gün, ortalık ışımaya başlarken, kurt kuş uykuda iken, insanı ayağa kaldırmaya cesaret edemez…
Bütün dünya mahkûm gibi yalnız sen hürsün sabah yıldızı, bizim zincirle bağlı her yanımız kolumuz kanadımız yalnız sen özgürsün sabah yıldızı.
Biz bir deniziz ki, içimizde sancaklar kaynaşır. Bir ırmağız, sancak çağıldarız.
Bu çağ, işte bu Müslümanı bekliyor. Asya bu Müslümanı bekliyor. Afrika bu Müslümanı bekliyor.
Bu dünyaya yerleşmek istedik, o yüzden bir sürgüne mahkûm edildik, kendi kendimizden sürgün edildik. Kendi ülkemizde sürgünüz şimdi.
Oruç, zamanın kirlettiği ve ölümün tozlarına batırdığı vücut ve ruh için, gözle görünmez bir gusül, bir teyemmümdür. Tek başına bir tıp, dört başı mamur bir sıhhattir.
Müslüman, kendisini Müslüman bilmek veya saymakla Müslüman olamaz. Müslümanlığı bir varoluş haline getirmek borcundadır. Bu varoluşun şuur ve sorumluluğuyla dolup taşmak kaygısını taşımalıdır.
Bir gün gelecek, yine İslam Milleti, bilinçlenecektir. Nerelerden nerelere geldiğini öğrenecek ve bu onu uyandıracaktır. Buna en büyük bir inançla inanıyorum.
Artık, İslam’ın sesi, hiçbir insan ve eşya gücüyle kısılamayacak, boğulamayacak bir çapta yükselmeye başlamıştır. Verilen her şehit, girişilen her savaş bu sesi biraz daha yükseltecek ve bu ses, bu çağın en yüksek sesi olacaktır.
Üniversiteler, bağımsız düşünce ve kendi kültürümüzü araştırma ve kurma merkezleri olacağına, yabancı misafir profesörlerin sürekli konferans ve seminer müesseseleri haline geldi. Ve misafir yerlileşti, evin sahibi oldu.
İnsan kendi barikatlarının mahkûmu ve kendi zincirlerinin tutsağı olmuştur. Ama bu kıyamete kadar sürüp gidecek değildir. Diriliş nesli, bu mahkumluğa, bu tutsaklığa başkaldırmanın cesaretini gösterecek ve bu başkaldırmayı yeni uyuma dönüştürmenin yöntemini kestirecektir.
Sezai Karakoç Şiirleri
GÜNAYDIN ŞİİRİ
Ey kutlu anne günaydın
Ey doğan çocuk günaydın
Kabaran deniz
Günaydın
Koşan muştu kölesi günaydın
Günaydın bütün insanlar
ŞAHDAMAR ŞİİRİ
“Biz hayret eder, kuvvet eder, dudağımızı bükeriz;
Dudağımızı kör makaslarla dilim dilim ederiz
İki tane elimiz var deriz;
Bin tane elimiz olsaydı
Bini birbirinin aynı olurdu deriz.
999 elimiz kâğıt gibi yansın,
Bir elimiz güneş gibi dursun…
Biz elbette dudak büker, hayret ederiz.
MASAL
“Batılılar!
Bilmeden
Altı oğlunu yuttuğunuz
Bir babanın yedinci oğluyum ben
Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden
Babam öldü acılarından kardeşlerimin
Ruhunu üzmek istemem babamın
Gömün beni değiştirmeden
Doğulu olarak ölmek istiyorum ben”
MONA ROZA ŞİİRİ
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kirik kus merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karsı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek..
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nisan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en issiz yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en issiz yerlerde acar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat on ikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sari
Ahhh! beni vursalar bir kus yerine
Aksamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kursun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sizi
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kus tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece güne
Altin bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kirik kus merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller.