Sayfa İçeriği; Temmuz Ayı Aşk Şiirleri, Temmuz Ayı ile İlgili Güzel Şiirler, Temmuz Ayı Anlamlı Duygusal Şiirler, Temmuz Ayı Sevgiliye Şiirler ve En Etkileyici Güzel Temmuz Aşk Şiirleri. Temmuz Ayı ile İlgili En Güzel Sözlere BuradanErişebilirsiniz.
Temmuz Ayı Aşk Şiirleri
Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Yürürüz başkentin sokaklarında
Bir nehir şu tutuk konuşan cumartesi
Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cuma
Ayrılık lafları etme sevgilim
Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa
Kolkola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz
Sonra ayrılıyoruz korkuyoruz da
Kimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da
Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa
İşimiz mi yok, şu Akay’a sapalım istersen
İstersen garson girelim ilkyazın gazinosuna
Börekçi! diye bağır istersen şurda
Kısmet çıkar -sanırım- Emek’te oturan kıza
Abiler! Abiler! diye bir şey satayım ben
Mendilim kalmamış kağıt peçete yok mu çantanda?
Üç peseta gibi bir paraya dondurma yemiştim
Madrid’te yemiştim, ve çatılardan kanguru akıyordu
Londra’da
Seversin mi beni, doğru söyle ama? – Sigara?
Ne eflatun etin var, yanarca mı yanarca
İnan Selimiye’nin minareleri gibisin
Her seferinde başka yoldan çıkılır nirvanaya
-Cemal Süreya
***
Ne zaman elime bir kalem alsam
Sana seslenmek geliyor içimden
Güzelliğini hatırlıyorum bir yaz günü
Yine gemiler geçiyor uzaklardan
Biz yosun kokulu rıhtımlarda el ele
Şehirlerden İstanbul, aylardan temmuz
Ne zaman elime bir kalem alsam
Geçmişi seninle yeniden yaşıyoruz
Ne zaman elime bir kitap alsam
Hep seni okuyorum inanır mısın
İstiyorum seni anlatmalı bütün romanlar
Sevilen kadın hep sen olmalısın.
Ne zaman elime bir kibrit alsam
Yine İstanbul\’u yakmak geçiyor aklımdan
Bu sensiz sokakları, bu evleri
Bu plajlari bu denizleri
Sensiz kaldığım bu şehri tüm yakasım geliyo
Yine alev alev bir İstanbul düşünüyorum
Ve çaresiz yaktığım bütün sigaraların
Dumanlarında seni görüyorum.
Ne zaman elime bir fırça alsam
Yüzünü çiziyorum kapılara, duvarlara
Bir bir hatırlıyorum bütün hatlarını
Gözlerini dudaklarını saçlarını
Baktığım her yere gölgen düşüyor
Dokunduğum herşeyde senin sıcaklığın
Sonra dağlar, denizler giriyor aramıza
Gitgide büyüyor uzaklığın
Ne zaman elime bir kadeh alsam
Delicesine sarhoş olmak istiyorum
İçkiler seni hatırlatıyor yine
Kırıyorum birbiri ardınca kadehleri
Artık hiç birşey kar etmez biliyorum
Ne dost, ne içki, ne aşk, ne kadın
Gözlerimde yıllardır eşsiz olan
Değişmeyen bir sen varsın
Ne zaman elime bir ayna alsam
Gözlerimden korkuyorum, bakışlarımdan
Bu seni unutamayan benden korkuyorum
Uçurum çizgiler, kara gölgeler
Bir sonun belirtileri yüzümde yer yer
Karşımdaki yüz sefil bir akşam
Hep sana sesleniyorum duyuyor musun
Ne zaman elime bir kağıt alsam.
-Ümit Yaşar Oğuzcan
***
“Bir tek dileğim var mutlu ol yeter” sözünün
bir kamyon yükü
anlam taşıdığı günlerdi
Kaldırımlar toz ve kağıt topakları
Ankara’nın
Ankara’nın sonbahar yaprakları
ayvalar sarı
hüzünler olgun
yaz yorgunu gövdeler serili betonlarda
Ben yanımda çok acıklı
epey yol üstü sözler getirmiştim.
“Sanki terk edilmiş bir viraneyim
her yanım dağılmış yıkılmışım ben”
Okul önlük mevsimi
ve kaplanması kitapların
cumhuriyet gazetesiyle
bir ön beslenme çantası kompleksi
malum şu otlu peynir meselesi
Saçlarını süt mısırı örgü yapmış
bir al yüz koca göz görüyorum.
Sanki o tehlikeli yolun başındayım
Aşk’a geliyorum!
ama yanıma hep
köy zılgıtlı sözler almışım
arabesk kalıyorum
her kent soylu aşkın karşısında
“Bir kulunu çok sevdim” diyorum
“O beni hiç sevmiyor” diyorum
“Kalbimi ona verdim
artık geri vermiyor” diyorum.
temmuz 2000, kemer
-Yılmaz Erdoğan
***
Çoktan beri yollarını gözlerim
Gönlümün ziyası yar sefa geldin
Şu garip gönlümün bağı bostanı
Ayva ile turunç nar sefa geldin
Yoksa karşımızda oturan mısın
Serimi sevdaya yetiren misin
Ağır yüklerimi götüren misin
Katar maya ile dür sefa geldin
Hindidir yarimin kaşları Hindi
Bilmem melek miydi arştan mı indi
Bir su ver içeyim yüreğim yandı
Temmuz aylarında kar sefa geldin
Yoksa sevdiğimin ilinden misin
Yoksa has bahçanın gülünden misin
Güzel Muhammed’in terinden misin
Cenneti aladan hur sefa geldin
Pir Sultan giyinmiş al ile yeşil
Yarin sevdaları sere alışır
Sevdiğim giyinmiş al ile yeşil
Çarşılar bezenmiş al safa geldin
-Pir Sultan Abdal
***
Temmuz Güneşim…!
Haykırdım sevdamı, aşk dağlarına
Kalbim cennetindir, Temmuz Güneşim…!
Melek olup uçtum, genç çağlarıma
Kalbim cennetindir, Temmuz Güneşim…!
Çağladın gönlümde, sevginle doldum
Gürledin bahtımda, yiğidim oldun
Senden öncesinde, bir garip kuldum
Kalbim cennetindir, Temmuz Güneşim…!
Madem ardımdaydın, söyleseydin sen
Görüp hallerimi, eyleseydin sen
Sevda zindanıma, boylasaydın sen
Kalbim cennetindir, Temmuz Güneşim…!
Mecnûnî yürekle, bahtıma çıktın
Aşk yağmurum olup, bağrıma aktın
Ey! Yağız yiğidim, derinden yaktın
Kalbim cennetindir, Temmuz Güneşim…!
Sensiz vakitlerde, artık hederim
Rabbime şükür ki, aşkı tadarım
Ben böyle yiğide, canım adarım
Kalbim cennetindir, Temmuz Güneşim…!
-Aysel Tarcan-Sevda Şairi
***
Papatya Mevsimi Temmuz
Temmuz olabildiğince sıcak
Toprak taş
Yürek cılız
Yeşillendim yeşillendiğim kadar
Böceklendim
Paylaşmalarla yalnız
Öylece duruyorum ısıtılmış
Aynı yerde ve dimdik
Biçilme artığıdır anız
Papatya mevsimi temmuz
Olgunluğu karşılama mevsimi
Aşka ve sevdaya yanarsınız
Alabildiğince çekilmiş su
Feryadını salar bir yaban ördek
Toprak yarık, çevre ıssız
Ellerimden su yüklerim fidana
Beni giydirir bir esmer pazar
Ve ayrık otları kaplı bir tarlada bir kız.
-Ertuğrul Şakar
***
Temmuz Üşümeleri
sana temmuz üşümelerin anlatacağım şimdi
elindeki tual de siyaha boya yalnızlığı
ışıklarını kapat hayatının
ve sustur bütün şarkılarını
bir cenaze sessizliği istiyorum senden
ellerini dizlerine çarpıkça acısın yüzün
ve sol yanına yokluğum düşsün kor bir ateş gibi
acısı yaş olup aksın gözlerinden
bilirmisin sevdanın hakedişlerinde kaybettin beni
yokuşa vurdun teri kurumamış atlarını aşkın
en derin manalara sürmüşken yüreğimi
sen sıradanlığa adak verdin ellerimi,uzandıkça sana
çocukça kandırdın sandın ikimizi
ikimizden biri senken üstelik,sığındıkça sana
terkettin limanlarımızı.
şimdi şikayete hakkı yok ikimizin
bıkkınlığın sebebi biz değiliz hayattan
ben seni denizin dibinden almış çıkarmışım
alnıma onur omzuma gurur yüreğime sevda yapmışım
ağlamışım acıkmışım acımış yanmışım
sen saklambaç oynarken sobeledin ikimizi
çocuksu oyunlarında unutuverdin bizi
temmuzdu üşüyordum
bilmiyordun
sensiz kalmakmış; üşümek temmuzda
sensiz kalmak ve dibe vurmak, perişan olmakmış
yine de sana dönmemekmiş.
yokluğunda daha çok sevmekmiş seni
daha çok sevmek, sırılsıklam, körkütük olmakmış
gebermekmiş aşkından
sana dönmemekmiş; üşümek temmuzda.
-Mehmet Cemre Çetin
***
hiç zamandan önceydi
sonraydı hep zamandan
güneşin altın suyu
dökülmemişti daha avuçlarımdan
ışıltılı kanatlar, morsiyah bir bozgun haritası
çizdim göğsüme
düş, acı, sevinç ve aşk
hepsi insan özeti, diyordu dünya
kışın yüreğinde büyüyen ağaç
an’ın sükütunu bürünen kıraç
gibi sakin ve deli
bekledim seni
bir eylül kırımından geriye kalan
zamanın derisini sıyırarak tenimden
geçmişten ödünç acılarla birlikte
uzun bekledim seni
ve bir köprü karşıya geçti birden
ve nehir bir aynadan, bir sesinden
uçuştu polenleri söğüt ağaçlarının
sürüklendi kıyısız bir denize
köpüklerin altında eriyen demir gülle
soluk soluğaydı yaz
sesin sıcak ve yaşayan
ellerin koyu yeşil bir nehir akışında
bir merdiven tırmandı, çakışı bir şimşeğin
mumların dansı başladı sonra
cam tohumları gömdüm oyuncu dalgalara
sudarı ve köklere örtülen yazdan
kaosun kalbindeki akkor beyazdan
yanarak düştü bir meteor göğün göğsüne
göğün göğsünde hep temmuz ve kül
konacak yer bulamayan yaralı kuşlar
sonsuz bir semahın labirentine
gömülü düşler
tek kanatlı bir hayat senden geriye.
-Ayten Mutlu