Sayfamıza, En Güzel Papatya Şiirleri, En Güzel Papatya Sözleri, En Güzel Çiçek Şiirleri ve Papatya Aşk Sözleri içeriklerini sizler için ekledik.
Sözlerimizin içerisinde, En Güzel Papatya Şiirleri, En Güzel Papatya Sözleri, En Güzel Çiçek Şiirleri, İçinde Papatya Geçen Şiirler ve Kısa Çiçek Şiirleri ile ilgili sözlere ulaşabilirsiniz. İşte, sosyal medya hesaplarınızdan paylaşabileceğiniz en güzel En Güzel Papatya Şiirleri…
En Güzel Papatya Sözleri
Papatyaların olmadığı yerlerde insanlar yaşayamaz. . .Napolyon
Tut ki güneş açtı. Papatyalardan taç yapar mı saçlarımıza? Oğuz Atay
Tek ihtiyacım neydi biliyor musun? Bir papatya yaprağı daha. Edip Cansever
An gelir, bir papatyanın son yaprağında kopar kıyamet; Sevmiyor. Diego Espinoza
Sana da kırgınım papatya, bir seviyorumu sığdıramadın onca yaprağına. Can Yücel
Yüreğin bir volkansa eğer, avuçlarında papatyalar açmasını nasıl umabilirsin? Halil Cibran
Hani çok su verince ölürmüş ya papatyalar, birisini de çok sevince bırakıp gidiyormuş meğer. Cemal Süreya
Merhaba! diyorsun birdenbire Sevincimden ağlıyorum. Papatya yağmuruna tutulmuş yüreğim ıslanıyor. Oyhan Hasan Bıldırki
Papatya fallarının her zaman tek bir sonucu vardır; elinize bakarsanız ve size kalan tek şeyin bir sap olduğunu görürsünüz. A.Capus
Biz papatya yoluyoruz seviyor mu sevmiyor mu diye. Hayatta bizi yoluyor aslında dayanacak mı dayanamayacak mı diye. Paul Auster
Nedamet ateşiyle dolu bir gönülle, nemli gözlerle tövbe et! Zira papatyalar güneşli ve ıslak yerlerde açarlar. Mevlâna
Senin için yapraklarını kopardığım papatyalardan özür diledim dün gece. Haklısınız dedim ne sevdiği belli ne sevmediği… Pablo Neruda
İnsanlar sahip olduklarının değerini bir türlü bilmezler. Güllere koşarken ayaklarının altında ezilen papatyalardan habersizler. . .Chuck Palahniuk
Papatyalarla hoş geçin, dalı incitme gönül. Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül. Başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek. Kibirle yürüyerek; Yolu incitme gönül. Yunus Emre
Lüzumsuz söz yanan ateş gibidir; onu ağızdan çıkarmamalısın, sonra kendin yanarsın. Dilin söylediği iyi söz ise akarsu gibidir; nereye akarsa orada papatyalar açar. Yusuf Has Hacip
Papatya sulandığı kadar güzeldir, kuşlar ötebildiği kadar sevimli.Bebek ağladığı kadar bebektir ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin. Bunu da öğren. Sevdiğin kadar sevilirsin. Can Yücel
En Güzel Papatya Şiirleri
Papatya
Bahar olsun da seyredin
Nasıl süsler bayırları
Zümrüt gibi çayırları
Yüzü gülen o incecik
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar
Yaprakları kıvır kıvır
O da ayrı bir güzellik
Hem güzel hem de nazlıdır
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar.
-TEVFİK FİKRET
…
Bilirsin ki burda değilim artık
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! …
Gelir benim yüreğimde toplanır,
Dağların üstünden sıyrılan duman.
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
Bir yanım karakış, bir yanım ilk yaz.
Can evime bakışların saplanır;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! …
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
Ne sen gurbetçisin ne ben sılacı.
Senden gayrısına bakmam mümkün mü;
Gözlerimi esir alan dağlardan.
Kapımı üç defa çalan postacı
“Adresinde yok!” Diye notlar düşer,
Eski adresimde bir hüzün eser;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! …
Eski adresimse kurumuş bir gül,
Gizemli bir ıtır, domur domur kan,
Yaba yaba yelde savrulur gönül,
Firkatli turnalar geçer uzaktan.
Dalgınlığım debimetre tanımaz,
Başım çarpar bir gemi bordasına
Düşerim bir girdabın ortasına
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! …
Birden bezeklenir sevda haritam,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…
Lâleler toplarım ben tutam tutam,
Bizim için çalar kıvrak bir keman.
Gök papatya, yer ise lâle bahçesi,
Aşka ışık dokur kuşların sesi.
Seninle hep aynı yerde oluruz;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! …
Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,
İlkyazla uyanır derin uyuyan.
Tan sesine cıvıldaşır serçeler,
Sevdadır anlıma namlu dayayan.
Havuzuma ay ışığı dökülür.
Bilirsin ki burda değilim artık,
Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! …
Gülde çiy damlası… Buzum sırçayım;
Güneşe çarpınca param parçayım.
Bir gün Emirgân’dayım, bir Kanlıca’da,
Üsküdar’da, Beykoz’da, Çamlıca’da.
Şehir bir hançerken kan burgacında.
Mekâna sığar mı bu deli yürek?
Bir sevda çeşmesi, bu deli yürek.
Baylanır, beklerken baygın düşerim;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! …
Bahattin Karakoç
…
Böylemi olacaktı türkülerin son hâli
ezgilerden sorulur küfürlerin vebali
Ayna kırıldı; hisret divanında gül soldu
papatya uçarı bir zakkum oldu
kuğu gölün en susuz noktasında boğuldu
ivedî bir kavgadır tenhâ da ömür
direniyorum
direniyorum ki, aşk yenilmesin
zenginlere, cinayet erbâbına
Böyle mi olacaktı mutluluğun son hâli
kahkahadan sorulur hıçkırığın vebâli
Bir milat öncesi kalıntı gibi
zulme açılıyor gizli kapılar
sanki bütün yüzler çalıntı gibi
çocuklarda bile kan kokusu var
hayat bir dramdan alıntı gibi
tabut kırılıyor; ağlıyor mezar
aşk elden gidiyor; durmamalıyım
yosunlu hayaller kurmamalıyım
ölümün ardına düşüp gün boyu
kırmızı camlara vurmamalıyım
Böyle mi olacaktı değirmenin son hâli
bereketten sorulur kuraklığın vebali
Güya bütün umutlar ülkeme dolacaktı
güya ülkem göklerin yolunu bulacaktı
neden hafif tartıyor yüreğimi terazi
intizarın mavi dengelerini
yıkıyor sonunda leylâ
direnmeliyim
direnmeliyim ki, aşk yenilmesin
yoksullara, kürek mahkumlarına
Nurullah Genç
…
Sen geliyorsun; kuşlar geliyor bahçelerden
Papatya kokusu bir de sen gelmeden önce
Nasıl tanıyorum bilsen geçtiğin sokakları
Biraz mahmur oluyor bakışları, fersiz, çaresiz
Ölü kelebekler görüyorum sokak köşelerinde
Duvar diplerine bırakılmış acılar
Yorgun ihtiyarlar bir de gençliğini arayan
Sen tüm sokaklardan geçmişsin meğer
Hangisine baktıysam rengi bembeyaz
Bir dokun bin ah işit pencereden
Bir asker ağlıyor kenarında sessizce
Yavuklusunun adını unutmuş gözlerinde
Ne zaman biteceğini askerliğinin
Nereye gideceğini, kim olduğunu
Aklının karıştığı mahzenlerde
Bir adam izlerine bakıyor delice
Şimdi sen geliyorsun, biliyorum
Hayallerim geliyor, umutlarım, mutluluğum
Hiçbir şeyi görmüyor gözlerim
Gireceğin kapıdan başka
Nurullah Genç
En Güzel Çiçek Şiirleri
Beyaz Gül
Yalnız sen varsın beyaz gülüm,
Evde bahçede ve sokakta,
Bir eylül akşamı gördüğüm,
O beyaz hayalsin uzakta.
Yakınsın yalnızlık kadar,
Uzaksın yakınmış gibi,
Sensiz yaşadığım yıllar
Bu kadar güzel değildi.
-Ümit Yaşar Oğuzcan
…
Ağaç
Gün bitti. Ağaçta neş’e söndü.
Yaprak ateş oldu. Kuş da yakut.
Yaprakla kuşun parıltısından
Havzın suyu erguvana döndü.
-AHMET HAŞİM
…
Yerçekimli Karanfil
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce
-EDİP CANSEVER
…
Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin.
-NAZIM HİKMET
…
Leylaklarını Anlatıyorum
Leylak getiriyorsun bana güneşli bir gün
Onu saçlarından topladığın belli
Bir leylak bahçesisin karşımda
Böyle kucağında kalsa daha iyi
Bir vazoya bırakıp gidiyorsun
Sen gidiyorsun leylaklar kalıyor mu sanki
Önce renkleri gidiyor arkandan
Nesi varsa gidiyor soyunarak
Her vazoya baktıkça karşımdasın ne tuhaf
Her kokladıkça dönüp dönüp geliyorsun
Düşünceler gibi filizleniyorsun gün geçtikçe
Yaprak yaprak gelişiyorsun
Leylak leylak bakıyorsun gözlerimin içine
Ölümsüz bir mevsim oluyorsun.
-RIFAT ILGAZ
…
Nilüfer
Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her şey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilüfer
Sevgisizliğine bir kalp verdim
Artık geri ver
Geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver
Geri verilmez hiçbir yanılgı
Yokluğuma emanet et
Sen de benden kalanları
Her şeyi al
Bana beni geri ver
Bir şansım olsun
Başka yer, başka zaman
Sensiz ömrüm olsun
-MURATHAN MUNGAN
…
Vaktidir artık pür-neşe olmanın bu lahzâda,
Hikaye eder güzelliğini yasemin çiçekleri.
Her yer aydınlık,karanlık yer yok bu noktada;
Söyletir dillere eşkâlini yasemin çiçekleri…
-SAFFET KIZILAY
…
Gelincikler tek tek göründü mü çayırlarda
işi iş kasabanın
su yüzlü çocuğun işi iş
bir de poyraza döndü mü hava
başlar masmavi damarlar fışkırmaya yanaklarından
faytonların turuncu tekerlekleri
yansır gaz tenekeleriyle çevrili bahçelerde
asılı çamaşırlarından bir tutam çivit kokusu alıp gider
gelincikler tek tek göründü mü çayırlarda.
saat onikilerde
postanede mektup yazan adamlara bakar bir semt delisi
durmadan bakar
ki o mektuplar nereye giderse gitsin
öylesine uzundur ki kasaba
gelinciklerden bükülmüş bir ibrişim gibi
gidip gelen mektup zarflarıyla tarif edilebilir ancak
içerinde kar serpintisi
içerinde bozkır
içlerinde herkesin bir güneyi olan
ve marangozlar upuzun kayıklar yaparlar bunun için
kesersiz, çivisiz, elsiz
sadece ruhlarından
o kayıkları içinde domates doğranan bir akşamüstünde yüzdürürler
canlanır suya değince hemen
bordalarındaki nakışlar
bir derya gülü alıp başını gider.
yeter ki görünsün gelincikler
önce tek tek görünsün sonra topluca
usta bir doğramacı gibi kırmızılar doğrar kasaba
gelincikler indi mi çayırlardan
su bardaklarına, berber dükkânlarına girdi mi
duvarlara sicimle tutturulmuş şişelere
girdi mi bir kere
-aynaları boğacak neredeyse
-taşlıkları basacak sel gibi
o zaman…
tam o zaman
marangozlar mis gibi rakılar içerek kayıklarında
konuştukça binlerce kayık
konuştukça binlerce köpük, binlerce kıyı olurlar
ve nedense bir vapur bizi alıp götürecekmiş gibi bakarız bir-
birimize
unuturuz sonra alıp başını gitmeyi de
yeter ki iki dudak arasına konsun gelincikler
ipince bir ıslığa yerleştirilsin
türküler süzsün tüveylerinden
kahveler eski renklerine boyanır yeniden
biralar çiğ ışıkta bile parlak
yıkanır tertemiz oluncaya kadar yaşamak.
gerçekte bir sevinç, bir mutluluk yok değildir yüreklerimizde
sevgiler umutlar yok değildir
öyleyse neden çabuk küseriz birbirimize
çabuk öfkeleniriz
durup durup böyle hüzünlenmemiz neden
anlamıyoruz da ondan mı yoksa
bir bütün olduğunu mutluluğun
umudun bir bütün olduğunu
seziyor muyuz yalnızca
baktıkça gelincik tarlalarına uzaktan
öyle bir arada güzel
yaşamanın lezzetini
kanımızı tutuşturdukça gün günden
buğusunu saldıkça
Bir tütün dumanı gibi yaktıkça genzimizi.
-EDİP CANSEVER
…
Dönmeyecek Olana Şarkı
Bir gün çekip gideceğim ben bu şehirden
geride hiçbir anı bile bırakmadan
bindiğim trenler belki hiç bilmeyecek
bir küçük istasyonda nasıl indiğimi
yağmurlu bir gece
hangi istasyonda yitik yıldızlara bakacaksın ardımdan.
Ne kadar acı varsa bırakacağım söylenmemiş sözlerle
yalan aşkları paslı zincirleri, mahpus türkülerini
kara bir sis gibi çöken umutsuzluğa
bir gün çekip gideceğim ben bu şehirden.
Kitaplarım, şiirlerim bekleyecekler yürüdüğüm sokaklar
bekleyecekler her sabah selam verdiğim akasya
her sabah selam verdiğim taş duvar ve uçsuz bucaksız bu keder denizi
bir gün elbet dönüşümü bekleyecekler.
-BEHÇET AYSAN
…
Çini
Basar basmaz bir katran karanlık rüzgârım diner,
acılar vurur sulara.
kırağındır o en yalnız kelebekler
siyah bir gülü sen takınca yakana.
Gölgen üstümü bulut gibi alınca
demirlerim ben serin kuytularında.
gezinirdim kadife çiçekli teninin enleminde boylamında yoksul ülkemin.
Ekmeğimsin, sevgilim, deniz fenerim dağılınca gece mor bir leke kâğıda.
-BEHÇET AYSAN
…
Mona Roza
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kirik kus merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur igri igri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakisin ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nisan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en issiz yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en issiz yerlerde acar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kus yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu bos yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kursun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sizi
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş basak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yasarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş basak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kus merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
-Sezai Karakoç
!Sizde sayfamızda “En Güzel Papatya Şiirleri ve Sözleri“ paylaşmak isterseniz aşağıda bulunan yorum bölümünden En Güzel Papatya Şiirleri ve Sözlerini ekleyebilirsiniz.