Sayfamızda Fahreddin Iraki Sözleri, Fahreddin Iraki Alıntıları, Fahreddin Iraki Eserlerinden Sözler Yer Almaktadır. İşte Fahreddin Iraki Hakkında Sözler, Alıntılar ve Tüm Detaylar…
Fahreddin Iraki Kimdir?
Tasavvufî mahiyetteki şiirleriyle meşhur olan Hazret, 1209 yılında Hemedan’da dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta Kur’an-ı kerim ezberleyip, aklî ve naklî ilimlerde büyük bir mesafe katettikten sonra, büyük mutasavvıf Şehâbeddin Sühreverdî -kuddise sırruh- Hazretleri’ne intisab etti. Bir süre sonra da Şeyh’inin istek ve emriyle, riyâzetle meşgul olmak üzre Hindistan’a yerleşti. Dört yıl kadar burada kaldıktan sonra önce Bağdat’a, sonra da Sadreddin-i Konevî -kuddise sırruh- Hazretleri’ni görmek maksadıyla Konya’ya gitti. Bir süre de Mısır’da ikâmet eden Hazret, son olarak Şam şehrine yerleşerek, 1289 yılında burada vefât etti.
Fahreddin Iraki Sözleri
Nur, Nur’u yakmaz.
Allah’tan başkası dostluğa yakışmaz.
Suretin darlığı içine mâna nasıl sığar?
Kaşın doğruluğu, eğriliğidir. Yayın eğriliği, doğruluğudur.
Ateş olan kimse nasıl yanar; yani ateşin yanmaktan korkusu olur mu?
Güneş ayineye (ayna) akseyler, ayine (ayna) kendisini güneş zanneder.
Tekliğini çift kılarsan “hiç” olursun. Kendini hiç kılarsan “her şey” olursun.
Aşk bir ateştir ki gönle düştüğü vakit, gönülde her ne bulursa hepsini yakar.
Dünyada ne kadar bela ve musibet varsa, hepsini topladılar ve adını aşk koydular.
Kendi muradını yüz kere terk etmedikçe bir kere murad aguşuna (kucağına) gelmez.
Bir âdemin kendisine olan muhabbeti gibi hiçbir şeye muhabbeti yoktur. Kim olduğunu buradan bil!
Her kimi dost tutarsan ona dost tutulmuş olursun ve her neye yüz çevirir isen onun yüzünü çevirmiş olursun.
Hava güneşin rengini alınca karanlık pılını pırtını toplayıp gitti. Gece gündüz birbiriyle barıştılar, âlemin işi bu yüzden nizamını buldu.
Ben deryada sakin (yaşayan) olmuş bir kurbağa gibiyim. Eğer ağzını açarsa tamamen su dolar ve eğer susarsa, sakin olursa gamından (derdinden) ölür.
Bir çiy damlası gücüne malik olmadığım halde yedi derya ile uğraşmaktayım.…Kendimi bu deryadan kurtarıp kenara atılmak için ne kadar çabalasam yine bir dalga beni kapıp deryanın ortasına atıyor.
Fahreddin Irakî Hazretleri Lemeat-ı Aşk risalesinde diyor ki: “Hak Teala ezelde kendi hüsnünü arz eyledi. Kendi nazarında hüsnü cilve eyledi. Nazar etmesi cihetiyle âşıklık ve nazar edilen olması haysiyetiyle de mâşukluk hali zâhir oldu. Böylece âşıklık ve mâşukluk vasfı zuhûr buldu.
Âşığın gönlü taayyünden münezzehtir, izzetin kubbesi altında gayb ve şehâdet deryâlarının kavşağıdır. Himmeti çok yüksektir. Deryâyı kadehle bin kere içecek olsa, bir daha içmek ister. Son derece genişliğinden dolayı bütün âleme sığmaz, bilâkis bütün âlem ona karşı görünmez olur. ‘Ferdâniyyet’in, ‘Vahdâniyyet’in alanında hâkimiyetin otağını kurar. Bütün âlemin işlerini orada görür, açmayı, bağlamayı meydana koyar. Kabz ve bast’ı, telvin ve temkin’i aşikâr eyler.” (Lemeât; s. 72, On dokuzuncu Lem’a’dan naklen)
Kumarhâneye gittim, herkesin kaybettiğini gördüm
Manastıra vardığımda riyâkâr zâhidleri gördüm
Kâbe’ye gittiğimde hareme girmeme izin vermediler
Dışarıda ne yaptın ki içeride ne yapacaksın dediler.